Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
25 Mart 1935
Benim Sevgili Aliye’m, Mektubunu aldım. “Ben fena kız değilim, senin meyus olmayıp saadetin için hayatımı şimdi fedaya hazırım!” diyorsun. Aliye, bana böyle şeyler yazma... Sonra ben sana deli gibi âşık olurum. Senin ne iyi kız olduğunu biliyorum. Muhakkak ki hayatımda yaptığım ve yapabileceğim en iyi iş seninle hayatımı birleştirmek oldu. Bundan
Koyo’nun Yaz Giysisi adlı yapıtında, kızı rolünde çok çekiciydi. Şakayla karışık bir Çayhane hanımına bir akşam kendisini çıkarmak istediğimi, ama sahnedeki giysileriyle olmasını, belki yatakta da denemek isteyebileceğimi söyledim. “Sizin için ayarlayabilirim,” dedi ve ayarladı.
Reklam
"Sevgisi bir çocuğunki gibi bütündü ve yaz güneşi gibi sıcacık olmakla birlikte, gene de bahar kadar taptaze."
Bir gül tazeliği içinde her an Fildişi köpükten ve parıltıdan Mahmur, uğultulu yaz sabahları, O üst üste rüya, cenup rüzgarı. Ürkek dalgaların omuzlarında Tül tül dağılanlar, sırrı havada Bu cümbüş, bu bahar... Çılgın öpüşler Mercan kadehleri gizli gülüşler...
Onu arıyorum Saçları karadır alnı harmanyeri Gözleri üç aylık karaca gözleri Hiç kış yaşamamış hiç akşam görmemiş Yüzü sıcak yaz günleri Çocukken çok gülerdi Onu arıyorum Koşunca tay, durunca şahan Yürüyünce ırmak Yaşadığı her gün pazartesi Onu arıyorum, o hepimizin Yeli tutuşturur yüreğindeki Yağmuru keser Sonsuz bir pazara girdi diyorlar Sol elinde çılgın bir köpeğin diş izleri
Anlam veremedi mutsuzluğuna, hayatındaki anlamı da çoktan tüketti. Dışarıda öne geçme, sivrilme, dikkat çekme ve buna bağlı bir maddiyata erişme hevesi çığ gibi büyürken gitgide, insan için kendine dönme ve benliğini yüceltme zamanı çoktan gelip geçti. Savrulmamalı. Yavaşlamalı. Kendin kalmalı. İçine dönmeli. Onca kepazeliğin, çılgınlığın içinde cebelleşen insan, artık biraz da sabredebilen, her koşulda ayakta kalabilen yüreğine değmeli... Çek yazar Rilke çılgın bir zamanın ortasında dinginliğe ulaşmanın ve dolayısıyla ayakta kalmanın reçetesini veriyor yine ağaçlara bakarak: "Ya baharın ardından yaz gelmezse, diye korkuya kaptırmaz kendini ağaç, yaz gelir hep çünkü, ama önlerinde bir sonsuzluk varmış gibi öylesine tasasız bir suskunluk, öylesine bir enginlik içinde bekleyen sabırlıları gelip bulur ancak..." Bir ağaç gibi...
Sayfa 139Kitabı okudu
Reklam
Yüzüne bakarsan yaz, huyuna bakarsan kış olan bir gündü.
Sayfa 37 - Can Yayınları
«Hendaye'in sıcak kumlarında açılan roman ilk bakışta savaş gazisi ve hayat yorgunu Yves Harteloup ile ömründe sıkıntı nedir bilmemiş, Yves'in ünlü ve zengin bir dostuyla evli, genç bir anne olan Denise Jessaint arasında yeşeren, sonrasında ise Paris'in yağmurlu ve gri sonbaharında hüzünle noktalanan sıradan bir yaz aşkını anlatır görünür. Ancak Némirovsky'nin gerek psikolojik gerek toplumsal gözlemleri romana henüz yirmi üç yaşındaki bir yazardan beklenmeyecek bir katmanlılık kazandırır. Roman özünde Birinci Dünya Savaşı'nda savaşmış, sefalete ve ölüme tanıklık etmiş, artık duygusal açıdan sakatlanmış genç bir erkek ile "çılgın yirmiler"in paraya para demeyen, umursamaz jet sosyetesi arasındaki aşılmaz bireysel ve toplumsal uçurumu ele alır. Amaç, insanın toplum içinde takındığı maskenin altında yatan ve hemen her zaman dış görünüşle çelişen asıl ruhunu yakalamaktır.»
Yüzüne bakarsan yaz,huyuna bakarsan kış olan bir gündü.
Semûd
Şahmerdanlar gömmektedir şimdi aşkımızın göğsüne yadırgı hüzünleri kaypak bir çamur olan mayamız kinle bereketlenmektedir. Uyuyan bebekleriyle üşüyen köpeklerini bir yana bırakıp
Sayfa 104 - Beyan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Her şeye rağmen ayakta kalmak
Çek yazar Rilke çılgın bir zamanın ortasında dinginliğe ulaşmanın ve dolayısıyla ayakta kalmanın reçetesini veriyor yine ağaçlara bakarak: "Ya baharın ardından yaz gelmezse, diye korkuya kaptırmaz kendini ağaç; yaz gelir hep çünkü, ama önlerinde bir sonsuzluk varmış gibi öylesine tasasız bir suskunluk, öylesine bir enginlik içinde bekleyen sabırlıları gelip bulur ancak..." Bir ağaç gibi...
Sayfa 139 - İndigo kitap yayınKitabı okudu
Yunan Birlikleri genel olarak fazla çatışmaksızın ordu komutanlığınca belirtilen günlük hedeflere ulaşmış, dinlenmeye geçmişlerdi. Bu kez de gündüz ile gece arasındaki şaşırtıcı ısı farkı, sorun oldu. Akşam serinliği gece olunca bozkır ayazına dönmüş, ince giyimli askerler titreşmeye başlamışlardı. Yaz ortasında yüz bin battaniye nasıl bulunabilirdi? Ekmek Eskişehir, Seyitgazi, Emirdağ fırınlarında pişirilip birliklere çuvallar içinde gönderilmekteydi. Bazı açıkgözler ısınmak için boşalmış ekmek çuvallarına sarınıp öyle yattılar. Bu buluş çabucak yayıldı. Ekmek çuvalları geri gönderilmeyecek, bu yüzden ekmek ik- mali hızla aksayacaktı. Çoğu için uykusuz ve soğuk bir geceden sonra sabah saat 05.00'te Yunan yürüyüşü yeniden başladı.. Türkler daha erken uyanmışlardı. Namaz kılıp bayramlaşacak- lardı. Bugün kurban bayramının birinci günüydü
Sayfa 313 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
İNEBOLU
Kahvenin baş duvarında M. Kemal Paşa'nın bir büyük resmi asılıydı. Yarbay Nidai ayağa kalktı, katılanları selamladıktan sonra kayıkçılara seslenerek, "Yaz-kış demeden ordu malını karaya taşıdınız." dedi, "bugüne kadar bu hizmetinize karşılık bir kuruş bile almadınız. Ama bombardıman sırasında kayıklarınız tahrip oldu. Pek azı kurtuldu. Bunu öğrenen Ankara son taşıma hizmetinizin bedeli olarak biraz para yolladı.." Bir subaya baktı. Subay içi kâğıt ve madeni para dolu küçük bir torbayı Nidai'ye uzattı. "..Bugüne kadarki hizmetleriniz için yürekten teşekkür ederek, 1.680 lirayı kâhyanız İlyas Kaptan'a teslim ediyorum." Torbayı Kaptan'ın önündeki masaya bıraktı. Kayıkçılar bozuldular. İlyas Kaptan hayal kırıklığı içinde ayağa kalktı. Nidai telaşla, "Yaranızı sarmaya yetmeyeceğini biliyorum" diye durumu idare etmeye çalışınca, İlyas Kaptan, "Dur beyim." diye terslendi, "yanlış anladın Bizim itirazımız miktarına değil, parayadır. Para istemeyiz. Yeni kayıklar yapılıyor. Evellallah hizmeti aksatmayız. M. Kemal Paşa'nın ellerinden öperiz. Bizi sevindirmek istiyorsa, şu alçak düşmanı tepelesin." Eliyle torbayı Nidai'ye doğru itti..
Sayfa 151 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
289 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.